Erbakan vefat etti. Türkiye zincir kırdı. Bundan böyle genelde dünyada, özelde Osmanlı hinterlandında “Ya Herru Ya Merru” dönemi başlamıştır. Aşağıya alıntıladığım üç farklı yazının özeti de ana fikri de budur. 27 Şubat 2011 tarihi “Ya Herru Ya Merru” için miladtır.
———————————————————————————————————————-
Erbakan: Sistem içi muhalif
Akif Emre
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=01.03.2011&y=AkifEmre
Daha önce de bir kaç kez vurguladım; Erbakan’ın en önemli işlevi, 70’li yıllardan itibaren muhafazakar, İslami hassasiyeti olan kitleleri sağ siyasetin içinde erimekten kurtarmasıdır. Erbakan faktörü olmasaydı bu kitlenin Demirel siyasetinin içinde himayeye muhtaç temsili azınlık işlevinden öte bir anlamı olmayacaktı. Bugün siyasal İslam denilen siyasal aktörden bahsediliyorsa bu durum Erbakan faktörü olmadan açıklanamaz. Erbakan İslamcılığının içeriğini, ideolojik temellerini tartışmak ayrı bir yazı konusu. Genel çerçevesi ve ütopyaları bakımından Türkiye’de yeni bir ufuk geliştirdiğini kimse inkar edemez. Ve bu ütopya soğuk savaş koşullarında bile İslam dünyasında hatırı sayılır bir yankı buldu.
Diğer tarafta biraz öfke, biraz isyan havasında gençleri büyük bir nezaketle dinleyişinin göstergesel karşılığı ise; sağ siyasetten bağımsızlaşan İslamcılığın radikalize edilmesini engelleyerek, bir bakıma onları sistem içi mücadele sınırları içinde tutmasıdır. 28 Şubat sürecinde, “bu tarihin akışı içinde bir noktadır” sözü bu çerçevede anlamlıdır.
Gelinen noktada İslami düşüncenin politik alanda ne kadar temsil edildiği sorusu da ayrıca önemsenmelidir; İslamcı siyasetin tekrar muhafazakarlaşmaya evrilmesinde bu çizginin rolü konusu meselenin odak noktasıdır ve bu konu Erbakan tartışmasından çok bir çizgi sorunu olarak yeniden ele alınmayı beklemektedir.
Erbakan’ın siyaset tarzı bir yana, yola çıkarken ortaya koyduğu sloganların içi doldurulmasa da bugün gelinen noktada yolun başına dönüldüğü de söylenebilir. Eski kuşak sağcılık yerine sağcılaşmanın neoliberal versiyonunun teslim aldığı bir ortamda Erbakan çizgisi yeniden tahlil edilmeyi bekliyor.
————————————————————————————————————————————————————————–
SÜRPRİZ YOK, PİRİ REİS’İN HARİTASININ ROTASINA DEVAM.
Oktan Keleş
http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=538
Bizi okuyanlar daha iyi hatırlayacaklardır; bundan yaklaşık beş yıl evvel, çıkmış olduğum televizyon programında ve daha sonraki röportajlarda Condelazze Rice’ı 1. zenci olarak nitelendirmiş ve 22 rakamı üzerinde durmuştum. 22 ülkenin rejimleri değişecek denilmiş, bunu da ilan etmişler ve ayrıntılarını uzun uzun anlatmıştım.
2.zenci Kofi Annan’da gerekli alt yapıları hazırlamış, icraatlarını başarı ile tamamlayarak, bronz çocuk Obama dönemi ile final yapılmıştı.
Irak’ın işgali ile başlayan ve sonrasında da devam eden faaliyetlerin aşama aşama devam ettiğini görüyoruz. Yani aslında yeni bir şey yok!
Mısır’daki ayaklanmada gözden kaçan/kaçırılan bir husus var: Olaylar başlamadan bir hafta evvel Mısır Genelkurmay Başkanı General Sami Anan ABD’de idi. Sizce bu bir anlam taşımıyor mu?
Bölgede Cia ve Mossad cirit atmaktadır. Bu tertibe halk devrimi diyenler bir yerde haklılar, çünkü bu tür operasyonlar halk ile birlikte/halkın gücü ile yapılır. Ama gerçekten de buna “halk devrimi” denebilir mi? Yeni oluşacak yönetim veya rejimler kimin değirmenine su taşıyacak? Asıl soru bu.
Olayların zamanlamasına baktığımızda, “WikiLeaks Belgelerinin” yayınlanmasından hemen sonra olması oldukça dikkat çekici.
ABD’nin eski başkanı Bush(t) gidince, Obama ile başlayan yeni dönemde, Büyük Ortadoğu Projesi’nin rafa kalktığını söyleyenler fena halde yanıldılar. Bu yanılgı içerisinde olanlar, projelerin “devamiyet” esasından haberi olmayanlardır. Plan yapılır ve uygulanır, kim gelirse gelsin.
BOP’un en önemli kıstaslarından iki tanesi neydi? Birincisi İsrail’in güvenliğinin sağlanması, ikincisi ise petroldü. Burada üçüncü ayağı da ben söyleyeyim; Asya’ya adım atma.
Bu olaylar patlak verdiğinde bazı entelektüellerin ılımlı İslam masalları anlattıklarını görüyoruz. Yapılan sosyolojik analizlerde, sömürgecilerin kullandıkları dil açıkça belli oluyor. Ayaklanma olan ülkelerin hepsi Arap ülkesi de olsa, ayaklanma nedenleri farklı imiş: Kimi yoksulluktan, kimi totaliter rejimden vs. nedenlerinden dolayı ayaklanıyormuş. Ama bu entelektüellerin unuttukları bir şey var: Ayaklanmalar, isyanlar BİR AMACA HİZMET EDİYOR!
Daha evvelki yazılarımda da sık sık gündeme getirdim; şer güçler, bir kuşa bir taş atmazlar, bir taşla çok kuş vururlar.
Bu coğrafyada yeni bir orta sınıf oluşturma gayretleri var. Amaç, yeni pazarlar oluşturmaktır. Yani kapitalizmin devamı için, yeni pazarlar, alanlar açılmaktadır. Bu bölgedeki insanların harcama limitlerinin yükseltilmesi amaçlanmaktadır.
Afrikada’ki korsanlık faaliyetlerinin sonucunda birçok ülke, bu korsanları bahane ederek, savaş gemilerini bu bölgede konuşlandırmışlardı. Bu durum da örtülü bir savaştı. (ABD-Rusya. Anlayanlara)
Arap ülkeleri dışındaki kısmi ayaklanmalarda kimseyi şaşırtmamalıdır. Arap ülkelerini örnek gösterip, başka coğrafyalarda da hareketlenmeler beklenmektedir.
Bu arada her şey, ABD ve şer güçlerin istediği gibi gitmiyor. ABD, otoritesini paylaşmak zorunda kalıyor. ABD’ye güvenip; ülkesini, dinini, değerlerini vs. satanların paniğe kapılıp, yeni ülke arayışına girdiklerini görüyoruz.
İki televizyon kanalında gündeme getirdiğim Piri Reis’in haritasındaki sırları bilerek yazmadım. Bu programların tekrarlarını izlemenizi tavsiye ederim.
GEMİ ve 9 rakamı ile ilgili yaptığım analizler hatırlanacaktır. O programda Mısır’ı, Kahiye’yi ve 9 şehid verdiğimiz Mavi Marmara Gemisini ve GEMİ ile ilişkilendirilecek olayları açıkça anlatmıştım. Libya’dan gemi tahliyesi de bir milat gibi. Piri Reis’in rotasını takibe devam… (Anlayanlar anladı.) Allah’ın da bir muradı var.
Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da yaşanan olaylarla ilgili birçok telefon, mail aldım analiz yapmam hususunda. Oysa ben, analizimi çok önceden yapmıştım o iki tv kanalında. İzleyemeyenler aşağıdaki linkten o programları izleyebilirler. Sürpriz yok! http://www.mpl.com.tr/program-arsivi.html (Bab-ı Sır programı 11.Bölüm) ve http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=342
Bilenler biliyorlar ve her geçen gün de bilenlerin sayısı çok şükür çoğalmaktadır.
Bir analiz yapılırken, sadece akademik ve bilimsel veriler kullanılmaz. Metafizik bilgiler, gizli bilgiler ve diğer argümanları da kullanılır. Bu planları yapan şer güçler, tüm argümanları kullanarak plan yaparlar. Planları açığa çıkmasın diye de, sadece akademik analizleri ve analizcileri meydana çıkarırlar. Diğer argümanlar açığa çıkmasın diye onları gizlerler ve böylece asıl planları da meydana çıkmaz. (Kendileri öyle sanıyor.)
Türkiye’de ve dünyada sözüm ona bazı analizciler, olaylar olduktan sonra analiz yapıyorlar. Bunu rahmetli ninemde yapardı. Öngörü sahipleri nerde?
Dikkat edilecek hususlar:
1– Avrupa ve ABD’nin en önemli sorunlarının başında GÖÇ gelmektedir.
Her yıl Meksika’dan 15 bin kişi ABD’ye göç etmektedir. Cia, (mafyayı kullanarak) bu göç eden insanlardan bazılarını öldürüp, tecavüz etmektedir. Nedeni ise, korksunlar, ABD’ye göç etmesinler! İnsan hakları raporlarını incelediğimizde bu konunun ayrıntılarını daha iyi görürsünüz.
Avrupalılar, ülkelerine kaçak mülteci girmesin diye, tekneleri bilerek batırmaktadırlar. Avrupa, Orta Doğu’dan ülkelerine göç olmasın diye, o ülkelerde yeni bir orta sınıf oluşturulmasına destek vermektedir. Bir taşla, birçok kuş vurma hadisesi… Meselenin bir yönü de GÖÇÜ DURDURMADIR.
2–Bu ülkelerde yeni bir orta sınıf oluşturulurken, model olarak TÜRKİYE gösteriliyor. Türkiye’deki demokrasi ve ılımlı (!) İslam örnek gösteriliyor. Uyanık olmak lazım. Yarın planlar ilerledi mi, Türk halkına da, Orta Doğu halklarının ayaklanmalarını MODEL olarak gösterirler.
3– Irak’a ne kadar demokrasi geldiyse, bu ayaklanma olan ülkelere de o kadar demokrasi gelecektir. Demokrasi kılıfı adı altında, yöneticiler ve halk, yine onların amacına hizmet edeceklerdir.
4– Orta Doğu’da orta sınıf oluşturulurken (kapitalizmin solu) model olarak alınır. Anlayan anladı. Bunu yaparken de, Türkiye’de de iktidarda, kendilerine uygun iktidar değişikliği hevesi olacaktır. Orta sınıf iktidar, demokratik sosyal haklar sloganlarına dikkat!
5-Irak’ta, Barzani ve peşmergeler, sonun başlangıcındadırlar.
6– Nato müdahale der mi? Eder. Ne zaman? Yüz binlerce Müslüman kanı döküldükten sonra, kurtarıcı pozunda petrol bölgelerine müdahale eder. Ama binlerce, yüz binlerce Müslüman ölmedikten sonra kılını bile kıpırdatmaz. Kıpırdatmasına da gerek yoktur. Nasıl olsa, kendilerine uygun yeni yönetim kurulur.
7- ARİFLERE:
ANKARA feribotu, Çanakkale GELİBOLU rotasından yola çıktı. Tıpkı Piri Reis’in Gelibolu’da tahrir eylediği harita rotası gibi. (TAHRİR MEYDANI.)
Müştak Baba’nın ANKARA şiirini, “çokbilmişler” bir kere daha okusunlar. KARA SANCAKLILAR ANKARA YİNE SAHNEDE.
8–Libya’dan bir arkadaşım telefonla aradı. Oradaki durumu anlattı. Eğer Türk vatandaşlarının ölümleri artarsa ve gemilerimizin başına bir şey gelirse SORUMLUSU İSRAİLDİR. Anlayan anladı.
9– İçte ve dışta gündem saptırmalarına dikkat edilmelidir.
10– Batı için iş çıkılmaz bir noktaya gelirse, büyük bir TERÖR EYLEMİ MÜSLÜMANLARA fatura edebilirler.
11– Libya’dan tahliye edilen Türkler, vatana kavuşunca, EN BÜYÜK TÜRKİYE sloganı attılar. Allah’ın izniyle en büyük Türkiye. Büyük Türkiye gerçeğine sahip çıkalım. Çok şükür Allah’ın da bir planı var.
Büyük Türkiye adım adım geliyor, buram buram kokuyor.
Türk Devlet’i her şeyin farkında. Nereden mi biliyorum? Ee ben biliyorsam, onlarda biliyordur.
Saygılarımla.
————————————————————————————————————————————————————————–
MÜŞTAK BABA ve KEHANETLERİ
Habertürk TV’de canlı olarak yayınlanan, Pelin ÇİFT VE Serdar TURGUT’UN sunduğu ÖTEKİ GÜNDEM programına Kayıp Kitap 397, İsrail’in Planları, Zeitgeist Kuantum Kur’an kitapları ve yeni kitabı ‘İstanbul Yeniden Başkent Olacak’ ile tanınan Araştırmacı- Yazar Serhat Ahmet Tan konuk oldu. Müştak Baba’nın ölümünden sonra, 1846’da basılan ‘Divan’ındaki bazı şiirlerinde kehanetler halen konuşuluyor. Ankara’nın 1923’te İstanbul’un yerini alıp başkent olacağını, o senelerde AK Parti’den bahsetmesi hatta kendi ölüm tarihini bile bilmesi Müştak Baba’yı gizemli kılmaya yetiyor.
Tan, programda Müştak Baba’nın gizeminden ve şiirlerindeki şifrelerden bahsederek bu tarz şiirlerin çözülmesinin imkansız olduğunu çünkü o şiiri şifreleyen kişinin nasıl şifrelendiğini sadece kendisinin bildiğini söyledi. Şiiri şifreleyen kişi zaman kilidi ile şifrelediği için ölümü sonrası zamanla şifrelerin kırıldığını ve bilgilerin günyüzüne o zaman çıktığını belirtti.
Müştâk Baba’nın bu bilgileri bulunması için kilitlediğini söyleyen araştırmacı yazar, “Müştâk Baba, şifrelerin zamanı gelince anlaşılmasını, geçilecek dar bir vadi varsa bu vadide kendisinin ışık olması, biraz yardımcı olması olayların hafif atlatılmasını istiyor. Çünkü biz 2012 senesinden sonra o tür şeylerle karşılacağız ki… Sanki dünyanın sahibi biziz… Otoban var son hızda arabamızı sürmeye başlayacağız. 2021-2022 senelerinde şimdi anlattıklarımı o sene anlatsaydım kimse beni dinlemezdi.” dedi.
İŞTE O ŞİİR
Müştâk Baba, Ankara’da Hacı Bayram Velî’nin türbesini ziyaret ettiği sırada gelen ilhamla, ileride Ankara’nın başkent olacağını keşfeder. Müştâk Baba bu keşfini, tasavvuf şiirinde istihraç, yani bir şeyin içinden başka bir şey çıkararak, geleceğe ait bir olayı üstü kapalı olarak bildirme yöntemi ile aruzun az kullanılan bir vezni ile şiire döker. Divan-i Müştâk Baba adıyla 1847’de yayınlanan divanının 29. sayfasında yer alan 73 numaralı, Ankara’nın başkent olacağını sembolik dille açıklayan beş beyitlik şiiri
şöyledir.
mef û l ü / fâ i lâ tün / mef û lü / fâ i lâ tün
1 Me’vâ-yı nâzeninde kim elf olursa efser
Lâ-büdd olur o me’vâ İslambol ile hem-ser
2 Nun vel kalem başından alınsa nun-i Yunus
Aldıkta harf-i diger olur bu remz azhar
3 Miftah-ı Sûre-i Kaf serhaddi kaf ta kaf
Munzam olunmak ister ra-yı Resûl Peygamber
4 Hay huy ile ahir maksud oldu zahir
Beyt-i veliyy-ül-ekrem el-hâc iyd-i ekber
5 Ey pâdişah-ı fahham sultan Hacî Bayram
Ruhan ister ikrâm Müştâk abd-i çâker
MÜŞTAK BABA, AK PARTİ’DEN BAHSEDİYOR
Araştırmacı Tan, Müştak Baba’nın şiirlerinde yöneticilere “Ya Ak” cümlesi ile seslendiğini ve “Ya AK” derken de AK Parti’yi kastettiğini ifade edip AK Parti’nin 2028’a kadar otobanda araba kullanacağını ve çok dikkatli olması gerektiğini daha sonrada çukurlu, virajlı derin bir vadi göründüğünü söyledi.
MÜŞTAK BABA KİMDİR?
Müştâk Baba, 1759-1832 arasında yaşamış bir sûfî şairdir. Adı Muhammed Mustafa’ dır. Bitlis’ lidir. Soyu Abdülkadir Geylanî vasıtasıyla Hz.Ali’ye dayandırılır. Amcası Şems-i Bitlisî tarafından eğitilmiş, Hasan Şirvanî tarafından aydınlatılmış; Bağdat’ta Nâkibül-eşraf Hasan Efendi ve İstanbul’da Mesnevihan Hoca Neşet Efendi’den yararlanmıştır. Müştâk mahlasını Neşet Efendi takmıştır. Avrupa’dan Hindistan’a çok yer gezmiştir. Uzun yıllar İstanbul’da Eyüp Selâmi Efendi dergâhında kalmış ve II.Mahmud’un has nedimi olmuştur. Eğitime ve bilime çok değer verir. Arapça ve Farsça bilir. Döneminin seçkin kültürlü insanları arasındadır. Vahdet-i vücud anlayışıyla Hakk’ı insanda arar. Mevlânâ hayranıdır. Edebî yönü ve hitabeti güçlüdür. Aruzla yazdığı şiirlerinde sembolik dil kullanmayı sever. Musikî eğitimini Şirvani’den almıştır. İcralara udu ve sesiyle katılacak kadar musikiye aşinadır. Bu niteliği dolayısıyla, postnişin olduğu Kadirîye içinde, musikî ve semaya özel önem veren Müştâkiye şubesi kendi ekolü olarak kurulmuştur. Müştâk Baba, 1832 yılında Bitlis’i ziyarete giderken, konakladığı Muş’ta düşmanları tarafından 75 yaşındayken öldürülür. Şiirlerini kapsayan divanı, ölümünden sonra, 1847 yılında basılmıştır. Yayınlanmamış başka eserleri de vardır.